Stres ve öfke arasında, büyük bir bağ vardır. Kişi bir şeyi yapmak istemesine rağmen, çevresi veya tanımadığı kişiler tarafından engelleniyorsa, haksızlığa uğramışsa, öfke duygusunu yoğun bir şekilde yaşayabilir. Günlük hayatta güzel şeylere nasıl sevinip mutlu oluyorsak, haksızlığa uğradığımızda öfkelenmemiz oldukça normaldir. Ancak kişi, bu duygusunu yönetemiyorsa ve çevresindekilere zarar verme eğilimine kadar ilerlemişse, öfke duygusu kişiyi tehlikeli bir hale getirmiştir.
Öfkeyi tetikleyen olaylar, genelde geçmişle bağlantılı olduğu kadar sahip olduğumuz inançlara, kurallara ve içinde bulunduğumuz çevreyle de bağlantılıdır. Örneğin; Eğer geçmişte ciddi bir şekilde fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalan kişinin, gelecekte şiddet ihtimaline karşı savunmaya geçme eğilimi çok yüksektir. Uzun süre fiziksel şiddet gören kişiler, yaşadıkları olayları şiddet olarak görebilir ve kendilerini kızdırabilecekleri olaylara karşı uzun süreli öfke yaşayabilir.
Öfke, kontrol altına alınabilen bir duygudur. Ancak kontrol altına alınsa da, tamamen yok edilemez. Kontrol altına alınabilir fakat tamamen yok edilemez. Nasıl ki mutluluğu, mutsuzluğu ve diğer duyguları yok edemeyeceğimiz gibi öfkede temel bir duygu olduğundan dolayı yok edilemez. Her insan içindeki öfkeyi farklı biçimde yaşar. Bazı insanlar öfkelendiğinde eline geçen her şeyi fırlatırken, bazıları kendine zarar verecek davranışlarda bulunabilir. Ayrıca birçok kişi, öfkesini kabul etmeyi reddeder.
Kişinin öncelikle duygularını kabul etmesi, onu öfkelendiren sebebi ve gerçek nedenleri görmesi gerekir. Kişinin öfkelenmesine sebep olan sıkıntı verici olaylar ve bu olayları karşı tarafa söylememe durumu varsa, farklı bir yerde içindeki öfkeyi hiç haketmeyen kişilere yönlendirebilir. Kişinin öfkesini hak etmediği halde maruz kalanlar ise genelde en yakınlarıdır. Eşi, çocuğu, annesi, babası gibi birincil yakınlığı olan kişiler bu duruma daha fazla maruz kalır.
Yazar:
Psikolog Havva Tecer
instagram.com/psikolog.havvatecer
Şunlara da göz atın;