Levent Yüksel’in tövbekar şarkısıyla adaş olduğuna bakmayın; ne tekrarı ne de bir şubesi mevcut. Taksim Odakule’nin içinden geçip İstiklal Caddesi’ne çıkarsanız, hemen çaprazınızda ‘Midpoint’ var. İçeri girip gizli bir yolculuk misali bir merdivenden daha çıkıyorsunuz. Mekana ulaşmadan orada öyle bir işletme olduğunu çözmeniz neredeyse mümkün değil. Şahane bir manzara ve kocaman bir restorana ulaştınız bile.
Günümüz ekonomisine yardımcı, keseden çıkacak parayı henüz gitmeden hesapladığınız fiks mönüleri var. Girişteki mostra dolabında kafanızı karıştıracak kadar çok meze çeşidi sizi karşılıyor. Neredeyse hepsini tattırıyorlar, en hesaplı mönüyü seçseniz bile! İddialı tabakları ‘Şıllık’… Unvanı ve görünüşünü, az bileni olan Rum mezelerine benzetebilirsiniz. Bir de buranın dokunuşlarıyla deneyin derim…
Standart beklentiniz sarmalar, barbunya pilaki, humus vesaire zaten sabit. Fakat o bölgede rastlayamayacağınız kalitede, ara sıcak deniz mahsulleri sürpriz yapıyor. Normal şartlarda Boğaz’da pişmemişse, kalamarı paket lastiğinden ayıramazsınız… (Özellikle İstiklal Cadde üstü fabrikasyon mekanlarda) Burası değme balıkçılara taş çıkartıyor. Tereyağında karidesi de not alın mutlaka…
Bence 19.00 civarı, açılır açılmaz sandalye kapmak en keyiflisi. Eğlence vakti gelmeden, gün batımı eşliğinde başlamak benim tercihim. Karnımızı doyurduktan sonra, yavaş yavaş eski Türkçe parçaların ritmi hızlanıyor. ‘Şahane Yıllar’ konseptini bilen bilir; dans ihtiyacınızı da karşılayıp evin yolunu tutabilirsiniz.
Ortaköy ve Arnavutköy gibi 2 insan seli yaşayan merkezin arasında, Kuruçeşme’nin nasıl sakin kalabildiğini senelerdir anlamamışımdır. Nihayet sessizliği bozacak yeni hareketler başladı, bozguna uğramamış nadir sahil kıyısında. Malum; mahalle işgale uğramadığı için kaliteyi koruyor hala.
‘Bar Sandro’ favorimiz… ‘Discorium’ başta olmak üzere, birçok efsaneleşmiş projenin mimarları tekrar bir araya gelmiş; Ataberk Oral , Ali Korur ve Zafer Köseoğlu… O dönem bir ortakları daha vardı. Şimdi adı aklıma gelmedi ama iyi çocuktu.
İyi hizmet, yemekteki LEZZET ve sıkı müzik gibi becerilerini, bıraktıkları yerden devam ettiriyorlar. ‘Taco’ vazgeçilmez tatları… Fırında saatlerce pişen etli, tavuklu ya da acı mayonez sosuyla karidesli çeşitleri var. Tabi bir de veganlara özel, sebzelisini de unutmamışlar. Yeni moda, ‘Bowl’ dedikleri kaseleri, lüzumsuz doldurmayan ender mutfaklardan birine sahipler. Unutmadan; yemeğe ağır başlamadan önce taze bakla tavsiyemizdir.
Sanat galerisi misali, duvarlardaki eserler sürekli değişecekmiş. Genç yeteneklerin, çalışmalarını paylaşabilecekleri bir ortam sağlamışlar. İlginizi üstünden çekemeyeceğiniz ‘Mural’ çalışma ise sonsuz saygı duyduğum, ‘Zamanpur’ ailesinin bir genç üyesinin imzasını taşıyor; Eda Zamanpur… Dedim ya; buralar kaliteyi koruyor. Sizce de masanızdaki akşam keyfi, sanatla süslense güzel olmaz mı?