Yazar:
Dr. Ayça Kaya
Vücudumuz besinlerden enerji üretmek için öncelikle karbonhidratların yapı taşı olan glikozu kullanmaya başlar. Kas ve karaciğerde depolanan glikojen depolarını kullandıktan sonra, yağ depolarındaki yağlardan keton cisimcikleri üreterek enerji üretiminin devamını sağlar. Vücut, bu beslenme biçimi uygulanırken alınan fazlaca yağı, enerji sisteminde kullanırken keton cisimcikleri oluşturduğu için bu diyet “ketojenik” olarak adlandırılır.
Ketojenik diyet, uzun zamandan beri epilepsi hastası çocukların geçirdikleri nöbetleri azaltmak için kullanılan bir beslenme türüdür. Keton cisimlerinin beyindeki iletileri stabilize edici özelliği sayesinde, bu diyet epilepsi başta olmak üzere nöbet geçirme riski olan birçok hastalıkta beyin iletilerini stabilize ederek, nöbet sıklığının ve şiddetinin azalmasını sağlar. Bunun yanında, ketojenik diyetin alzheimer, bunama, parkinson, otizm, tip 2 diyabet, polikistik over sendromu ve beyinle ilişkili çeşitli hastalıklara faydası olduğunu gösteren çalışmalar olsa da elde edilen sonuçlar yeterli değildir.
Ketojenik diyet; son zamanlarda zayıflama amacıyla yaygın olarak uygulanan bir diyet haline geldi. Ancak bu diyet, kısa sürede hızlı kilo verdirebilse de uzun süreli uygulandığında, birçok yan etkiye neden olur. Özellikle, bazı kişilerin bu diyeti yapması durumunda ölümcül sonuçlar ortaya çıkabilir. Ketoasidozis riskinden dolayı tip 1 diyabetli bireyler, gebeler, emziren anneler, gelişme çağındaki sağlıklı çocuklar ketojenik diyet yapmamalıdır. Ayrıca, ketojenik diyet yapan bireylerde az posa alımına bağlı kabızlık, ağız kokusu, baş ağrısı vb. diğer yan etkiler görülür. Karbonhidrat kaynaklı yiyeceklerin azlığından dolayı da vitamin ve mineral eksikliklerine bağlı sorunlar ortaya çıkabilir. Bunların yanında; kolesterol seviyelerinin artması, karaciğer yağlanması, böbrek fonksiyonlarının bozulması gibi birçok ciddi soruna neden olabilir.
Sonuç olarak, ketojenik beslenmenin zayıflama amacıyla uygulanmasını, birçok yan etkiye sahip olmasından ve sürdürülebilir bir beslenme biçimi olmadığından önermiyorum. Yalnızca, doktor kontrolünde epilepsi gibi faydası kanıtlanmış durumlarda uygulanmasını doğru buluyorum.
Şunlara da göz atın;