'Vejetaryen ne demek?' sorusuna verilebilecek en temel cevap, kırmızı etin hiç tüketilmediği, balık, kümes hayvanları, süt, süt ürünleri ve yumurtanın ise tercihe bağlı olarak tüketildiği beslenme tarzına vejetaryen beslenme; bu şekilde beslenenlere ise 'vejetaryen' deniliyor. Vejetaryen kelimesinin kökeni sanıldığı gibi İngilizce'de sebze anlamına gelen 'vegetable' sözcüğünden değil, Latince'de canlı ve hayat dolu anlamına gelen 'vegetus'tan geliyor.
Vejetaryenliğin sağlıklı bir beslenme alışkanlığı olduğuna dair ilk bilgiler İlk çağdaki bilginlere kadar uzanıyor. Tarihteki ilk hekim olan Hipokrat, etin sindiriminin zor olduğunu düşünenlerdendi. Sağlığı mutluluğun bir parçası olarak tanımlayan eski Yunanlı düşünürlerden Pisagor ve Platon, sağlıklı yaşamak için tamamen bitkilerden oluşan vejetaryen bir diyet önermişlerdir. Daha sonraki yıllarda vejetaryenlerin kalp ve kanser gibi hastalıklara hayvansal gıdaları yiyen kişilerden daha seyrek yakalandıkları ve daha uzun yaşadıkları bilimsel olarak kanıtlandı.
Dini, ekonomik, etik, sağlık ve ekolojik gibi nedenleri olan vejetaryen beslenme günümüzde giderek artıyor. Geçici bir moda olmaktan öte, yüzyılımızın ideal bir beslenme biçimi olarak görülüyor. Pek çok gelişmiş ülkede vejetaryenlik artık bir yaşam biçimi. Özellikle kırmızı etten kapıldığı tahmin edilen deli dana hastalığı, hızlı büyümeleri için tavuklara verilen hormon ve doğa kirliliği nedeniyle balıklarda rastlanan zehir gibi iddiaların doğru çıkmasıyla vejetaryenlerin sayısı çığ gibi büyüyor. İstatistiklere göre İngiltere'de deli dana hastalığı nedeniyle haftada yaklaşık 2 bin kişinin vejetaryenler kervanına katıldığı tahmin ediliyor. 2047 yılında tüm Britanya Adası sakinlerinin vejetaryen olacağı öngörülüyor. İngiltere, vejetaryen kişi sayısı bakımından Almanya'dan sonra gelen ikinci ülke.
Vejetaryen beslenme kendi içinde değişik tercihlerin bulunduğu bir beslenme biçimi. Kimi gruplar beyaz et ve balık tüketirken bazı gruplar ise eti kesinlikle tüketmeyip yalnızca sebze veya süt, süt ürünleri ve yumurta tüketebiliyor. Beslenme uzmanları vejetaryenliğin yararları olduğu gibi bazı zararlarının da olduğunu belirtiyorlar. Protein değeri yüksek olan eti tüketmeyip bunun eksikliğini başka protein içeren besinlerle kapatmamak bir süre sonra vücutta hasara neden olabiliyor.
Sebze ve meyvelerin aksine çok hızlı bozulma ve çürüme sürecine girebilen etin sindirimi de sebzeye oranla daha yavaş gerçekleşiyor; bazen 5 gün sürebiliyor. Eti için beslenen hayvanların çabuk büyümeleri ve hastalık kapmamaları için verilen hormonlar, aşılar ve antibiyotikler ile doğal ortamın dışında yetiştirilmesi gibi durumlar etin besleyici değerini düşürmekle birlikte bir süre sonra zararlı olmaya başlayabiliyor. Ancak kaliteli bir protein kaynağı olan etin insan yaşamındaki yeri de tartışılmaz bir gerçek. Doktorlara göre fazla kırmızı et tüketimi birtakım hastalıkların oluşmasında en büyük etken. İşte bunlardan bazıları:
Yapılan araştırmalarda, et yemeyen toplumlarda kolon ve göğüs kanseri vakalarına pek rastlanmadığı saptanmış. Ancak bu kişilerin gelişmiş ülkelere göç edip beslenme alışkanlıklarını değiştirdikleri zaman kansere yakalanma oranının yükseldiği tespit edilmiş.
Ette bulunan doymuş yağ ve kolesterol vücutta çözülemiyor ve damarların iç duvarlarında birikebiliyor. Yapılan araştırmalarda bu durumun yüksek tansiyon ve kalp krizi gibi rahatsızlıklara neden olduğu tahmin ediliyor.
Uzmanlara göre etle birlikte vücuda üre ve ürik asit gibi nitrojen bileşikler geçebiliyor. Böbrekler yıpranıp, bu ağır yükü taşıyamıyor. Eklemlerde biriken ürik asidin, gut, arterit ve romatizma gibi hastalıklara neden olduğu düşünülüyor.
Et, lif açısından fakir olduğu için kabızlığa yol açabiliyor.
Yapılan araştırmalarda et yiyenlerde, vejetaryenlere oranla daha çok diş çürükleri görüldüğü saptanmış. Ayrıca etteki yüksek proteinin kalsiyum kaybına yol açtığı tespit edilmiş.
Amerikan Diyet Birliği'ne göre et dışında diğer hayvansal ürünlerle desteklenmiş ve iyi planlanmış bir vejetaryen diyet, en sağlıklı beslenme modellerinden biri. Karşılaşılan en büyük sorun, proteinin hangi besinden alınması gerektiği. Etin dışındaki tüm süt ve sütlü ürünlerde, yumurta, baklagil, tahıl ve sebzelerde bolca protein bulunuyor. Sadece meyvelerin protein oranı düşük. Sorun proteinin kalitesinde. Vücudun yapı taşı olan proteinler, 22 adet amino asitten oluşuyor. Bunlardan 14'ü vücut tarafından üretilirken, 8 tanesi gıda yoluyla alınıyor. Bu maddeler, et dışında, süt ve sütlü ürünler, yumurta ve soya fasulyesinde bulunuyor. Bu nedenle lacto ovo ve lacto vejetaryenler için sorun yok. Ancak hiçbir hayvansal ürünü tüketmeyen veganlar, et yerine soya fasulyesini sofralarından eksik etmemelidirler. Günde kilo başına 1 gr protein almaları gerekiyor.
Vejetaryenler dengeli beslenmedikleri takdirde demir eksikliği riski söz konusu olabiliyor. En kaliteli demir ette bulunuyor. Bu nedenle sebze ve tahıllardan alınan demirin vücut tarafından özümsenmesi hayvansal ürünlere oranla daha zordur. Ancak C vitaminli besinlerle birlikte tüketildiğinde demir daha güçlü bir şekilde emiliyor. Bu nedenle vejetaryenlerin iyi bir demir kaynağı olan baklagil, yeşil yapraklı sebzeler, kuru meyveler, pekmez, yumurta, kuruyemişler ve soya ürünlerini tüketmeleri gerekiyor. Ancak yemeklerle birlikte tüketilen çay ya da kahve, demir ve çinko alımını azaltıyor. Çay-kahve gibi içeceklerin yemekten 1 saat önce ya da 2 saat sonra içilmesinde yarar var.
Hiçbir hayvansal besini yemeyen veganların demir, çinko ve kalsiyum gibi önemli mineraller için bol yeşil sebze, kuruyemiş, tohum, baklagil, tüm tahıllar ve soyalı ürünleri tüketmeleri gerekiyor. Veganların karşılaştıkları en büyük problem, B2 ve B12 vitaminleri eksikliğidir. Doktor kontrolünde B2, B12, demir ve çinkoyu tablet halinde almalarında yarar var. Bunun yanı sıra B vitaminleri ile güçlendirilmiş kahvaltılık tahıl, soya ve buğday gibi besinleri bol bol tüketmelidirler.
Bu üç ana grubun dışında ovo vejetaryen (süt tüketmeyip, yumurta yiyen), pesketaryen (hayvan eti olarak sadece balık yiyen) ve semi vejetaryen (sadece beyaz et tüketen) gibi değişik vejetaryen beslenme alışkanlığı edinen gruplar yer alıyor.
Şunlara da göz atın;