Bölgede ilk günden beri yemek yapıyorsunuz. Deneyimlerinizi anlatabilir misiniz? Türev Uludağ ve siz nasıl karar verdiniz bu işi yapmaya?
6 Şubat’ta haberi aldığımızda önce durumu anlamaya çalıştık, ardından yola çıkıp Şef Türev Uludağ ile Osmaniye’de buluştuk. Burada Gençlik ve Spor Bakanlığı ile iletişime geçip, bakanlığın desteğiyle KYK yurdunda çalışmaya başladık. İlk akşam Osmaniye’de 25 bin kap yemek yapabilmiştik. Tabii mutfaktaki insan ihtiyacı kadar gıdanın sağlanması da önemliydi. Burada da Topraktan Tabağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nden destek aldık. Kooperatif bize olanak sağladı, ürünlerini kaldırdı, bizim listelediğimiz ihtiyaç listesini sistemlerine ekledi. Türev ve ben de kendi kanallarımızdan duyurmaya başladık. İnsanlar, kurumlar, markalar destek olmaya başladı. Kooperatif koordinasyonunda bölgenin en yakınındaki üreticilerden ürünleri temin ederek pişirmeye başladık. İlk adımda hedefimiz insanlara yemek verebilmekti; bunu sağladık. Burada bir görev bölüşümü yapıp bir düzen kurduk ama gidip diğer noktaları da görmemiz gerekiyordu. Ben de Türev de bölgenin insanıyız. Defalarca bir araya geldiğimiz insanlar var bu şehirlerde. Osmaniye’deki mutfağı ve düzeni bir şef arkadaşımıza emanet edip Kahramanmaraş’a geçtik. Burada da yine bir KYK yurdunun mutfağında çalışmaya başladık. Tabii bu esnada gönüllü şefler ve destek olabilecek ekip arkadaşlarımız da bize yardıma gelmişti. Bu da mutfaktaki yemek sayımızı artırmamızı sağladı. Burayı da Şef Mehmet Yalçınkaya’ya emanet edip İskenderun’a geçtik. Şu anda oradayız. Aynı sistemi burada da sürdürüyoruz. 3-4 mutfaklı olduğumuz ilk haftalarda günde ortalama 250-300 bin kap yemek çıkıyordu. Bugüne kadar 7 milyon kaba yakın yemek dağıtıldı. Bu mutfakların her adımında gönüllülük ve gönüllüler var.
Günde kaç kişilik yemek çıkarıyorsunuz? Ramazan planlarınız neler?
İlk günden bu yana farklı mutfak sayılarıyla günde ortalama 300 bin kap yemek hazırlanıyordu. Bugüne kadar 7 milyon kap yemek hazırlandı ve dağıtımı gerçekleştirildi. Şu anda sadece Hatay, İskenderun’da yemek yapıyoruz. Ramazan’ın da gelmesiyle tek mutfakta günde 200 bin kap yemek çıkarıyoruz. Bu dönemde 4 öğün olarak servis veriyoruz. Bu da günde ortalama 40-50 bin kişiye ulaştığımız anlamına geliyor.
Nasıl bir organizasyon var? Sizinle hangi şefler var? Biraz anlatabilir misiniz? Sürekli şef değişimi oluyor, kaç günde bir değişim yapıyorsunuz?
Bu mutfakta her şey gönüllülük esasına dayandığı için Gönül Mutfağı dedik. Dönemsel olarak zincir otellerden şeflerimiz de bize destek olmaya geldi, münferit desteğe gelen şef arkadaşlarımız da oldu. Burada sadece şeflere değil, hazırlıktan pişirmeye, taşımadan temizliğe her noktada insanlara ihtiyacımız oluyor. Burada herkes şef, herkes temizlikçi, taşımacı, depocu. Bu yüzden herkese ihtiyacımız var. Ancak sistemin devamlılığı için minimum 5 günlük bir katılımı rica ediyoruz gönüllülerimizden. Şu anda mutfakta 150 gönüllü çalışıyor. Bunların içerisinde depremzede de var, İstanbul’dan, İzmir’den gelen de, yurtdışından gelen de... Gönüllü şefler de yardımcı olmak için gelen gençler de dağıtıma destek olan moto kuryeler de herkes, herkes üzerine ne düşüyorsa onu yapıyor.
Bölgede en çok zorlandığınız şey ne oldu?
İlk haftalar her şey zordu, ulaşım, dağıtım, lojistik... Ama bizim yaşadığımız, bir yardım çabasının zorluğuydu. Omuz omuza verdik ve bir düzen kurmayı başardık. Şimdi de iyileşirken hep birlikte omuz omuza, el ele bugünleri geride bırakacağız.
Şu an bölgede nelere ihtiyaç var?
Ciddi anlamda bir sistematik oluşturduk. Ancak ilk günden bu yana temel 2 ihtiyacımız var, gıda ve gönüllüler. Gıda noktasında markaların çok kıymetli destekleri oluyor. Diğer yandan mutfağa gıda desteğinde bulunmak isteyen birçok kişi oluyor. Onlar da Topraktan Tabağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin web sayfasında yer alan ‘Deprem Yardımı’ kategorisinden ürünleri alarak bize destek oluyorlar. Alınan ürünler kooperatifin koordinasyonunda bölgedeki satıcılar aracılığı ile mutfağa ulaştırılıyor. Gönüllüler konusunda ise ilk günlerde telefon hattımız veya mesaj ile bilgi veriyorduk. Şimdi bunların yanında Gönül Mutfağı Instagram hesabı üzerinden form doldurulabiliyor. Biz de gönüllülerin gelebilecekleri tarihler paralelinde planlama yapıyoruz. Ama buraya gelen herkese kapımız açık, herkese bir iş var. Gıda olmadan gönüllülerin olması veya gönüllüler olmadan gıdanın kendi başına olması yetersiz. Bu nedenle desteklerin hiç azalmadan devam etmesini arzu ediyoruz.
Ne kadar daha bu sistemi devam ettireceksiniz?
Yemek öncelikli ihtiyaç ancak 6 ay sonrasını, 1 yıl sonrasını da planlamaya başlamak gerekiyor. Bölge halkının kendi topraklarında yaşamaya devam edebilmesi, düzenlerini, tarihlerini ve kültürlerini kendi topraklarında sürdürebilmeleri için projeler üzerinde çalışıyoruz. Konu yemek yapmak değil. Yemek bir araç, amacımız yemek yaparak yaşamları iyileştirmek, sürdürülebilirliği ve burada insanların yaşamasını sağlayabilmek. Bu bir iyileşme dönemi, yapılacak çok iş var ve hepimize önemli görevler düşüyor. Ben de üzerime düşeni yapacağım.
Psikolojik destek alıyor musunuz?
Biz mutfakta desteği yine birbirimizden alıyoruz. En güçlü yöntemimiz birbirimize sarılmak. Yaptığımız işin hazzı bize her gün yenilenen bir enerji katıyor.
Orada olmak sizin için ne ifade ediyor?
Ben 46 yaşındayım. Neredeyse son 25 senem topluma fayda sağlamak, kadınların gücünü artırmak, yerele, öz değerimize sahip çıkmak ve bunu herkese anlatmak istediğim çalışmalarım içinde geçti. Ama ben burada ilk kez millet kavramının ne olduğunu, Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” cümlesinin ne anlama geldiğini burada öğrendim. İsmini, unvanını, kim olduğunu bir kenara koyup insanların bu kapıdan girip neye ihtiyaç varsa onu yapmak için önlüklerini giydiğini gördüm. İçinde bulunduğumuz mutfak; Gönül Mutfağı dayanışmanın en güzel örneklerinden biri.