Tüm dünya bir sırat köprüsü üzerinde gibi. Pandemi, kuraklık, iklim krizleri, ülkeler arası anlaşmazlıklar saymakla bitmiyor. Bu süreç ister istemez biz insanları çok farklı şekillerde etkiliyor. Kimi aşırı kilo alırken kimi verebiliyor, kimi depresyona girerken kimi daha farklı psikolojik rahatsızlıklarla uğraşıyor. Bu süreçte hem bedenen hem de psikolojik olarak sağlıklı ve dengeli kalmak ve aynı zamanda paramızı da idareli harcamak zorundayız. Bu süreç dünya üzerindeki tüm sektörleri derinden etkiliyor ve daha da etkileyeceğe benziyor. Doğal olarak zaman geçtikçe; sektörler değişiyor, şehirler hatta ülkeler değişiyor ve biz insanlar değişiyor.
Ben kendi adıma konuşacak olursam; hem vücut bağışıklık sistemimi güçlendirmeyi, hem psikolojimi güçlü tutmayı, hem cebimdeki parayı daha az harcamayı hem de yediklerimden keyif almayı düşünenlerdenim.
Beni en çok etkileyen konuların arasında yiyecek içecek sektörü geliyor. Teknoloji ile geliştirilmiş yiyecekleri ve küresel tatları tatmak beni çok heyecanlandıran konular. Tüketicinin heyecanını gören sektörün dünya devi firmaları da bu gelişimleri yakalayarak birbirleri ile yarış halindeler.
İddia ediyorum; pandeminin etkisine çevresel faktörler de eklenince, önümüzdeki uzun bir sürecin en büyük itici gücünün yiyecek içecek sektörü olduğunu söyleyebiliriz.
İşte bu noktadan baktığımızda trendler ile yiyecek & içecekler bir ahenk içinde önümüzdeki döneme giriyor.
Bir ziraat mühendisi olarak mesleki açıdan da baktığımda, tüm dünyadaki gelişmeleri, uzmanların söylediklerini ve tabii ki de Whole Foods Market’in raporunu toparlayarak 2022 yılı ve sonrasında yiyecek ve içecek sektörünü bekleyen trendleri kısaca sıralamak istiyorum.
Sağlıklı beslenme ve uzun yaşama artık iyiden iyiye tüm dünyası sarmışken pandeminin de etkisi ile insanlar daha çok bitki kökenli beslenme yolunda. Impossible Foods ve Beyond Meat artık dünyada çok popüler. Salgının dünya üzerinde et sıkıntısı yaşanmasına neden olması ve bu doğrultuda da et fiyat artışların artması ile artık iyice gün yüzüne çıkan ciddi bir sektör var: “Bitki Bazlı Et Endüstrisi”. Bu sektör böyle giderse de daha da artış yönünde ciddi bir ivme kazanacak gibi duruyor.
Bir süredir söylenen flexiteryan kelimesini duymuşsunuzdur. Aslında özetle et ve süt ürünleri tüketmek ile vegan ve vejetaryen olmak arasında bir geçiş durumu diyebiliriz. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki dünya üzerinde pek çok kişi ister kendi sağlığı için, isterse de çevreye duyarlılık için flexiteryanlığı bilinçsizce uyguluyor. Kimileri buna indirgemeci hareket diyor. Bu hareket her geçen gün daha fazla fanatik kazanıyor. İndirgemeci nasıl olunur diye sorarsak; tamamen vejetaryen veya vegan olmaya hazır olmadığınızı, ancak yine de gezegene yardımcı olmak veya sağlığınızı iyileştirmek için hayvansal ürün tüketiminizi azaltmak istediğinizi varsayalım. İşte bu tam size göre. İşi biraz daha büyüttüğümüzde; dünyanın farklı bölgelerinde bazı indirgeyicilerin hayvansal ürünleri tercih ettiklerinde, yüksek kaliteli otla beslenmiş et ve merada yetiştirilen yumurtaları yemeye öncelik verdiklerini görürüz. Bu hareketin amacını da toplumun hayvansal ürün tüketimini azaltarak insan sağlığını iyileştirmek, çevreyi korumak ve çiftlik hayvanlarını zulümden korumak olduğunu söyleyebiliriz.
Pandemi koşullarının etkisinin yine çok hissedildiği bir nokta. Tüketiciler bağışıklık sistemlerini güçlendiren sağlıklı gıdalarla daha fazla ilgilenmeye başladı. Fonksiyonel gıdalar olarak bilinen bu bileşenler artık herkesin ağzında. Kefir, canlı aktif kültürlü yoğurt, salamura sebzeler, tempeh, kombucha çayı, hibiskus, yuzu meyvesi, kimchi, miso, moringa ve lahana turşusu gibi fermente gıdalar, zerdeçal, zencefil ve faydalı mikrobiyota içeren probiyotik gıdalar artık çok popüler.
Hem sağlığın, hem lezzetin birlikte öne çıktığı günümüzde insan vücuduna katkıları ve damaktaki şölenleri açısından baharatlar açık ara öne çıkıyor. Garam masala ve kakule gibi geleneksel baharatlardan, Kore gochujang, Meksika tajin, Japon furikake veya Endonezya sambal gibi baharatlı tatlı ve acı soslara veya Amerikan tarzı barbekü soslarına, Güneydoğu Asya ve Orta Doğu lezzetlerine kadar özel ve faydalı lezzetlerin öne çıktığı ve daha da çıkacağı bir dönem. Tüm dünyada perakende sektöründeki baharat satışlarının çok ciddi oranlarda arttığını herkes kabul ediyor.
Doğru üretim sezonunda hazırlanarak, sağlıklı bir şekilde şişelenmiş kokteyllerin yiyecek ve içecekte önümüzdeki sürecin trendlerinden olması muhtemel. Bu kokteyller hızlı yaşa koşulları ile dengeli ve sağlıklı beslenmeye uygun olması çok önemli.
Günümüz tüketici zevkleri içecek endüstrisine de yol çiziyor. Bitkisel Narenciye aromalarına çiçeksi aromalar eklenmeye başladı. Ebegümeci, lavanta ve mürver çiçeği gibi çiçek profilleri daha yaygın hale geliyor. Daha bitkisel zerdeçal, anason ve biberiye aromalarına yer açıyor. Hatta baharatları da artık içeceklerde daha yoğun hissedeceğiz.
Fonksiyonel gıdalar her geçen gün daha da fazla trend oluyor. Herkesin hem fikir olduğu konu ise Kombucha artık tek sağlıklı kabarcıklı içecek değil. Daha bitkisel, daha fazla probiyotik gazlı içecek, prebiyotik tonik su ve diğer köpüklü fonksiyonel içeceklere hazır olun. Tayvan’da yaratılan ve tüm dünyaya yayılan kabarcıklı bitkisel çay artık gençlerin gözdesi olma yolunda.
Meyve suları, bitkiler ve baharatların karışımı ile yapılan içime hazır alkolsüz kokteyl. Özellikle günümüzün gençlerinin eğlence alışkanlıklarını sağlıklı hale getirecek bir trend. Artık insanlar içki tüketirken, sağlık ve deneyimi de ön planda tutmaya başladı. Bunun sonucu olarak, kokteyl tüketiminde sosyalleşme şekil değiştiriyor.
Bu noktada mantarların tüketiminin çok artacağını herkes tarafından kabul ediliyor. Ayrıca mantar tozu ile hem yemeklere hem de içeceklere çok farklı duyusal lezzet şöleni yaşatma konusunda bir yarış olacağını belirtebilirim.
Dünyada önemini arttıran bir diğer hususta artık son tüketiciler gıdalarının nereden geldiği ve nasıl yapıldığı hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorlar. Bu durum bence organik ifadesini bile sollar vaziyette.
Günümüz gençleri artık özellikle gıda seçimlerinde çevreyi olumlu yönde etkileyen firmaları tercih ediyorlar ve bunu herkesin de bu şekilde yapmasını istiyorlar.
Artık firmalar ürünlerin; doğaya saygılı, daha insancıl, daha şeffaf, katkısız bir şekilde üretildiğini son tüketiciye göstermek zorunda. Son tüketici üretimin her aşamasını izlemek, görmek ve bilmek istiyor. İşte bu noktada da barkodlar ile veya belki de radyo frekansları ile kimlik takibi yapılabilmesi önem arz ediyor. Tüm bu süreç ister istemez çok daha fazla teknolojinin gelişmesini ve teknoloji ile tarım ve gıdanın daha da iç içe olmasını sağlıyor. Günümüzde üreticiler son tüketiciye üretimin ilk aşamasından son aşamasına kadar bütün bilgi akışını aktarabilmek ve kendi ürünlerinin daha çok satılmasını sağlayabilmek için blockchain ve Nesnelerin İnterneti (IoT) teknolojilerinin daha fazla kullanıldığı günlerdeyiz.
Günümüzün dijitalleşen, akıllanan dünyası artık yemek endüstrisinde de yerini alacak ve yemek endüstrisinde robotların ve otomasyonun yükselişi bir dönem olacaktır.
Gıda teslimatlarına yönelik artan talep, ekonomik koşullar ve tabii ki pandeminin de etkisiyle müşterilerin yemek yiyebileceği veya siparişleri alabileceği halka açık bir yeri olmayan bir restoran konsepti olan hayalet mutfaklar pek çok ülkede kendini göstermeye başladı. Tamamen teslimat konseptine göre modellenmiş olan hayalet mutfaklar oluşturdukları markalarını ve menülerini sosyal medyada ve başka yerlerde tanıtarak sistemin içine dahil oluyorlar. Bunlar yemeklerini hazırlamak için bir mutfak kiralayıp sipariş alma şansını arttırmak için günümüzün popüler uygulamaları olan yemek ve teslimat servislerine kaydoluyorlar.
Restoran ve büfe endüstrisini endişelendiren en önemli gelişmeler bu hayalet mutfaklar gösterilmektedir.
Bekleyip göreceğiz. Bakalım yeni yıl daha neler çıkaracak karşımıza…
2021'de en çok aranan tariflere de göz atın.