Misafir benim için hayatımın her döneminde ve her zaman en kıymetlim olmuştur. Misafir ağırlayacağım zaman her şeyi unuturum. Evde çocukların yemeğini hazırlamak bile çıkar aklımdan. Hemen misafirime neler hazırlayacağıma odaklanırım çünkü benim onlara ikram edeceğim lezzetler onların seveceği şekilde hazırlanmalıdır. Buradaki hazırlıktan kastım gösterişli ve farklı olsun diye zorlanılmış şeyler değil. Yapacağımız hoş sohbetle birlikte onların damağında tatlı bir etki yaratmaktır tek isteğim.
Çok kolay bir yöntemim var. Şimdi kolay diyorum ama bu yıllar içerisinde edinilen bir tecrübe aslında. Misafirlerim 'Kadın mı, erkek mi, genç mi, benim yaş aralığımda ya da yaşlı mı?' bu detaylara bakarım. Gelen konuklarım gençlerse şayet, gençler eti çok severler, mercimek köfteleri, börekler, bulgur köfteleri zengin salatalar gençlerin damak tadına her zaman uyar, o yüzden onları hazırlarım. Gelen misafirlerim orta yaştaysalar ekseriyetle balık ve deniz ürünleri tercih ederler. Güzel bir mevsim balığı yanında enginar, hafif bir mevsim salatası orta yaş için hem hafif, hem de lezzetlidir. Eğer çocuklarsa onlar için sağlıklı ve eğlenceli tabaklar ve özellikle de lezzetli kurabiyeler mutlaka soframda olur. Şayet yaşlı misafirlerime ikram edeceksem yumuşak poğaçalar güzel bir un helvası ya da irmik helvası mutlaka yaparım.
Misafir odaları eskiden bizim “salon” dediğimiz odalardı. Gündelik hayatımızı salonda değil, oturma odası dediğimiz daha küçük sade odalarda geçirirdik. Kapısı misafirden misafire açılan daha gösterişli, itinayla yerleştirilmiş eşyalarla döşeliydi. Her daim zaman temiz ve derli toplu olan bu oda, bir mabed gibi misafir geldiğinde açılır, bardaklardan çatal bıçaklara kadar tüm servis araç gereçleri de o gün misafir odasının dolaplarından çıkarılırdı. Evinizde ağırladığınız dostlarınız, iş arkadaşlarınız ya da komşunuz kim olursa olsun en çok sizin göstereceğiniz tatlı dil ve güler yüzden etkilenir. İkram ettiğiniz lezzetlerin tadına da ancak evinizde bu iki güzelliği bulursa varabilir. Misafirinize iyi gelecek bir sohbetle içilen çayın da tadılan lezzetlerin de kalıcılığı daim olur. Annemin misafir odasındaki hatıralarım bir kırk yıl öncesine gitmem demek. O yıllarda tabii ki şartlar şimdiki gibi değildi. Her şeyi bolca bulabileceğiniz ya da hemen hazırını alabileceğiniz bir ortam yoktu. Mahalle kasabına bile et, belirli günlerde gelirdi. Anadolu geleneklerine çok bağlı bir aileydik hala öyleyiz. Mutfakta telaşlı bir hazırlık olurdu. Mutlaka baklava açılırdı. Tepside su böreği sıcacık yenmeyi beklerdi. Gümüşhane Kelkit’te özellikle dolma çok meşhurdur. Annem lahana dolması mutlaka sarardı. Un helvası da yapılan bir diğer klasikti. Yine kırk yıl önceydi. Elazığ’da yaşıyoruz o zaman. Annemin eskilerden çok meşhur bir çatal bıçak takımı vardı. Bir de babamın Almanya’dan getirdiği porselen şık bir takımımız vardı. O meşhur çatal bıçaklar özenle çıkarılır, gümüş parlatır gibi parlatılır, porselen tabaklar da servise dahil olur ve tüm ikramlar onlarla sunulurdu. Misafirler gidince özenle yıkanır, kurulanır üstüne bir de temiz bez peçetelere sarılır ve kaldırılırdı. Benim hayatımda azalmadı ama misafir sevmeyen insanlar çoğaldı bana göre. İnsanlar kapılarını kapatıp kendi hayatlarının derdine düşmüşler. Ah ne büyük bir yanılgı… Oysa şu tek kerelik hayatta insan ancak paylaştıkça birlikte yiyip içip güzellikleri bölüştükçe yaşadığının farkına varır. Anadolu’da misafirperverlik eşsiz güzellikte. Benim için Anadolu’da misafir olduğum her hane insanların ikram ve ağırlama istekleri hoş sohbetleriyle birleşerek çok özel ve unutulmaz anılara ev sahipliği yapıyor. Sahrap Soysal instagram.com/sahrapsoysaltarifleri Şunlara da göz atın;