Bal, doğal ve sağlığa yararlı birçok biyoaktif besin bileşenini bir arada bulunduran fonksiyonel bir besindir. Bileşiminde, bitki nektarı kaynaklı aminoasit, karbonhidrat, vitamin, organik asit ve fenolik bileşiklerin yanında; arı kaynaklı enzimleri de içermektedir. Balın antioksidan, antimikrobiyal ve antikarsinojen etkileri bulunmaktadır. Peki, hamilelikte bal yenir mi? Uzman Diyetisyen Elif Melek Avci Dursun bal hakkında şu bilgileri veriyor:
Bal hakkında;
Bir kovanda yaklaşık 10 ila 40 bin arı bulunmaktadır. Her bir arı günde 10-15 kez kovandan çıkarak, her çıkışında 80-100 çiçekten nektar ve polen toplamaktadır. Bu uzun ve emek isteyen yolculuklarda, Arının nektar topladığı kaynağa göre bal; çiçek balı ve salgı balı olmak üzere farklılık göstermektedir. Çiçek balının kaynağı bitki çiçeklerinin nektarı olup başlıca çeşitleri; ıhlamur, yonca, turunçgil, pamuk, kekik ve akasya ballarıdır. Salgı balının kaynağını ise bitkilerin veya bitki üzerinde yaşayan böceklerin salgısı oluşturmaktadır (çam, meşe, köknar ve yaprak balları vb).
Bal Tebliği’ne (2012/58) göre bal; kendine özgü tat ve kokuya sahip, herhangi bir katkı maddesi içermeyen, yapısında bulunan polen ve bala özgü maddeleri uzaklaştırılmamış ve Clostridium botulinum gibi sağlığa zararlı patojenleri, parazitleri ve onların yumurtalarını içermeyen nitelikte olmalıdır. Belirtilen özelliklerin dışında, balın içerdiği doğal enzimleri parçalayacak veya önemli düzeyde inaktive edecek düzeyde ısıl işlem uygulanması yasaklanmıştır.
Bal, bileşiminde ortalama 200 çeşit bileşen bulundurmaktadır. Kimyasal bileşimi coğrafi ve botanik kaynağına göre değişiklik göstermektedir. Temel olarak bal; yaklaşık %82 karbonhidrat, %17 su, %0.7 mineral ,%0.3 protein, vitamin, organik asit, fenolik bileşikler ve serbestaminoasit gibi makro ve mikro bileşenlerden oluşmaktadır. İçerdiği temel şekerler fruktoz ve glikoz olup bu monosakkaritlerin yanı sıra yapısında sakkaroz, maltoz, izomaltoz, laktoz, galaktobiyoz gibi disakkaritleri ve bazı oligosakkaritleri de bulundurmaktadır.
Balın fenolik bileşen miktarı nektar kaynağına ve coğrafik ve ekolojik şartlara göre değişiklik gösterebilir. Açık renkli balların fenolik bileşen içeriğinin koyu renkli ballara göre genellikle daha düşük olduğu bilinmektedir. Bazı çalışmalar bal örneklerinde ağır metallere rastlamıştır, bu da çevre kirliliği ile ilişkilendirilmiştir. Dolayısıyla ekolojik koşullar balın yapısını doğrudan etkilemektedir.
Balın tüm bu besleyici ve olumlu etkileri tüm yaş gruplarında efektif olmayabilir. Örneğin 2 yaşın altındaki cocuklara bal kesinlikle önerilmemektedir. Yine balı ısıtmak ya da sıcağa maruz bırakmak, bileşimini olumsuz etkileyebilmekte, Hidroksimetil furfural dediğimiz HMF oluşumunu artırabilmektedir. Bir bal ne kadar taze ise HMF o kadar azdır.
Gebe ve emzikliler günlük beslenme gereksinimleri doğrultusunda ortalama 2 Tatlı Kaşığı: 15 -20 gr bal tüketebilirler. Bazı çalışmalarda gebelikte bal tüketiminin, idrar yolu enfeksiyonlarına karşı koruyucu olabileceği saptanmıştır.
Fakat diyabeti olan bireyler şeker yoğunluğu yüksek olan bu besini çok dikkatli tüketmeli veya tüketmemelidirler. Farklı bal türleri çeşitli zehirlenmelere neden olabileceğinden, kaynağından emin olunmayan ballara karşı dikkatli olunmalı, tüketim miktar ve sıklıkları düşürülmelidir.
Ülkemiz bal üretiminde dünyada önemli sıralarda yer almaktadır. Arıcılık ürünleri sağlıktan kozmetiğe bir çok farklı alanda hizmet sunmaktadır. Besleyici özelliği yüksek ve fonksiyonel bileşenler bakımından zengin olan balı mutlaka her gün 1 tatlı kaşığı kadar tüketmek yararlı etkiler gösterecektir. Fakat diyabeti olanlar dikkat.
Şunlara da göz atın;