Ünlü oyuncular Yeliz Kuvancı ve Durul Bazan en sevdikleri ve unutamadıkları yemekleri anlattı.
İyi yapılmış her türlü zeytinyağlı yemek ve sıcak-soğuk mezeye her zaman varım. Akla gelen her çorbaya, Türk, İtalyan, Fransız fark etmeksizin her çorbaya “Evet” derim. Evimde her mevsim çorba içilir. Tarhana, yoğurt, domates veya gazpacho en sevdiklerim. Ege otlarına, Karadeniz’in karalahana çorbasına ve sarmasına bayılırım. Bulgur işlerine, içli köfte, çiğ köfte, analı kızlı, fellah köfteye hiç hayır demedim. Humusu, kabak çiçeği dolmasını, falafeli iyi yapan yer mutluluk verir bana. İspir fasulyesi ve güzel bir pilava da balıklama atlarım. Benim sevmediğim yemek pek yoktur, o yüzden sevdiklerimi saymak daha zor.
Ankara’da çocukluğum boyunca gittiğim Kebap 49’a, Aspava ve kumpir için Kıtır’a hâlâ her ziyaretimde giderim. Beni çeken şey lezzet mi, nostalji mi bilmiyorum. İstanbul’da köfte için Kadıköy Çarşı’da hiç beklemeden yiyebileceğiniz Express İnegöl Köftecisi, pidede Köyüm Pide ve Neli Pide. Vapiano’da pizza. Dürümcü Emmi’de beyran çorbası ve Sahra Kebap’ta cevizli kebap ve lahmacun yerim. Uzakdoğu lezzetleri içinse Kaen, Suadiye’de Ken ve Kandilli’de İoki’ye sırayla giderim. Adana’da sanayide bir yerde şırdan yemiştim ilk kez, bir daha öylesini bulamadım, ismini hatırlasam sırf onun için arada bir giderim, öyle lezzetliydi. Bir de Mylos Ayvalık mutfağının mezeleri muhakkak tadılmalı, döktürüyorlar. Son olarak da Haçapuri ve Çiya sofrasını eklemek isterim.
Çocukluğuma dairse, mükemmel bir şef olan anneannemin yaptığı bükme tatlısı, ev baklavası, çiğ köfte ve yaprak sarmayı, bamyayı, her türlü mezeyi; halalarımın yaptığı su börekleri ve lahana sarmalarını, komşumuzun haşhaşlı çöreğini ve her gün çok yoğun çalışan bir kadın olmasına rağmen bize her akşam sağlıklı yemekler yedirmek için fedakarlık eden anneciğimin hiçbir yemeğini unutmuyorum. Çok şanslıyım ki çok güzel yemek yapan insanlarla büyüdüm, ben de bir şeyler kaptım bu vesileyle.
Öncelikle en sevdiğim yemekler kesinlikle ve tartışmasız annemin yaptıkları. Annem ne yaparsa ayıla bayıla yerim… Ama annem ortalıkta yoksa bazı tercihlerim var tabii… Yemek konusunda da oldukça iddialıyımdır. Kırmızı et kuzudur benim için. Kuzuyu iyi yapan her yeri severim; Bolu yolu üzerinde çevirme yapan dayı dahil. Denizden de babam hariç ne çıksa yerim. Tencere yemekleri, çorbalar falan hep anneden... Onları zaten başta söyledim.
Restoran seçiminde Başak burcu kıllığının bana verdiği yetkiye dayanarak öncelikle lezzet beni çeker. Sonra dükkanın temizliği, servis kalitesi; ki bundan kastım gümüş kaşıklar değil. En severek balık yediğim yerlerden biri Sarıyer’de teknelerin tamir edildiği ufak bir aralıkta balıkçılarla beraber tuttukları taze balıkları elle yemek. Mesela benim aradığım raconuna uygun servis, o kâfi. Bir de manzaralı, ferah bir yerse abonesi olurum. Ve tabii canımın çektiği şey, en belirleyici tercih sebebim. Kırmızı ette; hemen yiyip çıkacaksam Çardak Döner. Muhabbet varsa Günaydın, çöp şiş ve karışık kebaplardan, ızgaradan bir seçki ama tavuksuz... Ya da et tütsülensin istemişsem; Tütsü. Karışık mangal tadındaysam; Kasap. Balıkta; kalkansa Kenan. Lüferse ev. Dülger deniz levreği, Vira Vira’da. İstavrit, çıtır tava balığı Âdem Baba’da diye uzar gider bu liste…
Tek çocuk olarak zaman zaman abartılı bir dikkat ve titizlikle büyütülen bir çocuktum. Özellikle babamla dışarı çıktığımızda annem tarafından tembihlenirdik. Zira babamla çıktığımızda yediğimiz sokak lezzetleri genellikle bende akşam sıkıntı yaratırdı. Yine bir hafta sonu babamla bir işi dolayısıyla kırsal bir bölgeye gidecektik ve annem tam kapıda her zaman olduğu gibi yine bizi tembihledi. Yanımıza acıkırsak yiyelim diye içinde ev yapımı lezzetler olan bir sefer tası verdi. Vardığımız bölgede oturup iş güç konuşacak fazla mekan olmadığından, zaten adamın önceden organize ettiği tamamı inşaatlardan çıkma kapı ve pencerelerle yapılmış, tahta sıralarda karşılıklı oturulan ve servisin renkli bulaşık leğenleriyle yapıldığı bir etçiye gittik. Annem yanımızda olsa önünden bile geçmemiz mümkün değildi ama annem yoktu. Girdik, babam ilk leğen bittikten sonra “Annene söylemezsen bir leğen daha söylerim” dedi ve biz o gün üç leğen et yedik. Hayatımda yediğim en lezzetli ettir.