Aydan Üstkanat
Yemek yazarı, stilisti, fotoğrafçısı
@aydanustkanat
[email protected]
Beni tanıyıp da, Girit kökenli olduğumu bilmeyen yoktur. Birgün Girit’e gitmek her Girit kanı taşıyanın hayalidir. Baştan söyleyeyim; Girit, hayatımın en keyifli yemeklerini yediğim yerlerden biri. Babaannemden bana aktarılırken bölgesel etkilerle değişen tüm o yemeklerin orijinallerini tatma şansı yakaladım. Girit mutfağı kocaman, sağlam bir mutfak. Topraktan çıkan neredeyse her yabani otu, dağlarda dolaşan tavşan, salyangoz, keçi, denizden ne çıksa derler ya işte tam da öyle; deniz kestanesi dahil her yakaladıklarını yerler. Tam anlamıyla vahşi bir mutfak aslında. Onu sevmem, bunu yemem demek yemek adaplarında yoktur. Ne varsa sepette, en iyi şekilde pişirilir ve yenir. Yemek onlar için çatal ucuyla uzoya eşlik eden keyiftir. Tabaklar süslenmez, iyi görünsün diye malzemelere de pek dikkat etmezler. Ben nasıl oldu da taşıdığım bu kanla yarı vejetaryen ve yemek stilisti oldum bilmiyorum, kuvvetle muhtemel o da anne tarafından gelen genlerden sanırım…
Gelsin yemekler!
Girit’te herkesin ezberlediği “ot yemekleriyle” sınırlı bir yemek kültürü elbette yok. Tam tersi et ve bakliyat ağırlıklı besleniyorlar. Zeytinyağı, zeytin, av etleri, peynir, bakliyat ve ot olmazsa olmazları. Hamur işi ve tarçın tutkuları da öyle böyle değil. Girit’te özel taze peynir mizithra’yı lütfen not edin ve bir gün fırsatınız olursa mutlaka tadın. Kaloma yani bizim deyimimizle kalamata zeytininin de anavatanı. Sofraları donatan dolmaları, marine edilmiş balıkları, terbiyeli yemeklerinin yanı sıra Skordalia yani sarımsak pate, Hohli yani salyangoz, Apaki (tütsülenmiş domuz eti) ve Ahinos (deniz kestanesi) en özel yemeklerinden. Ben size bu saydıklarımı malzeme sorunundan dolayı yapamadım. Ancak verdiğim örnekler bir Giritli için olmazsa olmaz tabaklar. Yemeği pişirme şekillerini rahatlıkla fark edeceğiniz basit örnekler. Belki bir gün bu saydıklarımı da yaparım. Şimdilik basit bir açılış yapalım öyleyse, afiyetle!
Şunlara da göz atın;