Vegan ve vejetaryen beslenme, toplayıcı insanların dönemi kadar eski olsa da avcılıkla ve ateşin bulunmasıyla birlikte yenmeye başlanan hayvanlar yüzünden unutulmuş durumdaydı. Ta ki günümüze; et endüstrisinin yarattığı korkunç görüntülere, çalışma şekillerine, hareket edemeyip antibiyotiklerle şişirilen hayvanların ayyuka çıkmasına; farklı diyetlerin sonuçlarının laboratuvar ortamında klinik olarak test edilebilmesine, kıyaslamalar yapılmasına ve yeme alışkanlıklarının hastalıkların kaynağı olarak gösterilmesine kadar. Vegan beslenme, hayvan sömürüsü içermeyen beslenme çeşidi olup; sadece kırmızı et ya da beyaz et yememek değil, beslenmemize süt, yoğurt, peynir, tereyağı, bal, yumurta dahil hayvanlardan elde edilen, hayvanların işçi ya da kobay olarak kullanıldığı, içeriğinde hayvansal yağ, doku ve benzeri herhangi bir maddenin bulunduğu yiyeceklerin dahil edilmemesine deniliyor. Bu şekilde düşünüldüğünde, vegan beslenme zor gibi görünse de aslında Türk mutfağı sebze, meyve, kahvaltılık sos ve benzeri ürünler bakımından çok zengin. Evimizde yediğimiz birçok yemeğe kırmızı et ve suyu, beyaz et ve suyu ile tereyağı katmadığımız takdirde aslında çoğunun temelde vegan yemekler olduğu görülüyor.
Ayrıca vegan beslenmenin zenginlere özgü olduğuna dair şehir efsanesini de bir kenara bırakmak gerekiyor. Evimizde sebze, meyve, bakliyat ve kuruyemiş ile vegan olmayanlara göre daha ucuza beslenebiliriz. Dışarıda vegan beslenme hususu ise tamamen göreceli olup, kişilerin kendi nefisleri ve tatmin düzeylerine göre değişiyor. Örneğin, vegan ayran içmek istediğinizde pirinçten yapılan ayranın bardağını 5 TL’ ye içerken, kajudan yapılan ayranın bardağını 14 TL’ye içebilirsiniz. Burada veganlığın pahalı olması değil, sizin pahalı ürünlerden elde edilen bir nihai ürünü mü, yoksa ucuz ürünlerden elde edilen bir nihai ürünü mü tercih edeceğiniz önemli. Yani tamamen kişilerin tercihine bağlı bir durum.
Tarihi bu kadar eski olsa da “vegan” kelimesi ve tanımı ilk kez 1940’lı yıllarda bir makalede kullanıldı ve hem bu beslenme şekli ile hayatını sürdüren kişiye, hem de bu beslenmeye verilen isim oldu. Özetle, veganlık tüm hayvansal gıdalardan arınmış beslenme türü ve hatta bir yaşam biçimi. Öyle ki tereyağı, yumurta, kırmızı et, tavuk, balık, süt, süt ürünleri (peynir, yoğurt, krema gibi), kemik, sakatat hatta bal, jelatin gibi ürünlerin tamamen hayatınızdan ve beslenmenizden çıkarılması gerekiyor. Kürk ve deri malzemeleri de (evet ayakkabılar ve çantalar da!) veganların yanından bile geçemez. Kısacası etrafınıza bir bakın, hayvanlar sayesinde üretilmiş ne varsa, veganlar hepsini reddediyor.
VEGAN BESLENMENİN FAYDALARI
Tüm zorluklarına rağmen ulvi sayılması gereken veganlığın faydalarını okuyunca, belki ona bir adım yaklaşmayı aklınızdan geçirirsiniz. Mesela düzelen uykular, gençleşen ve yenilenen bir cilt, gündelik hayatta daha az yorgunluk ve stres, kan değerlerinin düzelmesi, daha genç görünmek, arınma hissi, eklem sorunlarının azalması, konsantrasyon artışı, ağız ve beden kokularının güzelleşmesi, ruh halinin ve enerjinin yükselmesi, fazla kilolardan kurtulmak gibi...
MUADİL YİYECEKLER NELER?
EMRE AYDOĞAN KİMDİR? Veganlar bilerek ve isteyerek, bu acımasız endüstriyel hayatın sunduğu, ambalajladığı, reklamlarla ağız sulandırıp satış için pompaladığı ve market reyonlarını dolduran tüm o hayvansal içerikli yiyeceklerden bilerek ve isteyerek mahrum kalıyor. Bunlara muadiller bulmaya çabalayarak hayatlarını sürdürüyor. Empatisi zor olsa da Veganarsist bu noktada devreye giriyor ve hem Türk mutfağından seçmelerle hem de fast food gıdalar ile sizlere hizmet veriyor. “Herkes vegan beslenebilsin diye Veganarsist” düsturuyla yola çıkan marka, bugün Nişantaşı ve Kadıköy olmak üzere iki ayrı lokasyonda haftanın her günü saat 11:00-22:00 arası hizmet veriyor. VEGANARSIST KURUCUSU EMRE AYDOĞAN’DAN 6 VEGAN TARİF Şunlara da göz atın;