Fotoyaşlanma, güneşten gelen UVA ve UVB ışınlarının ciltte yol açtığı yaşlanma belirtilerini tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Uzmanlar, ciltteki erken yaşlanma belirtilerinin ortalama 580'inin çevresel koşullardan kaynaklandığını belirtmektedir. Güneş ışınları ise, bu çevresel koşulların başında geliyor. Güneş ışınlarından kaynaklanan kırışıklık ve ince çizgi görünümü, yaştan bağımsız olarak fotoyaşlanma adıyla ifade edilir.
Fotoyaşlanmanın ilk belirtisi, bronzlaşmadır. Özellikle güneş koruyucusu kullanmadan güneşe çıkılması, daha fazla etkilenmenize neden olur. Çünkü, UVA ve UVB ışınları, savunmasız cilde doğrudan temas eder. İlk başta hoş bir bronzluk olarak görülse de, aslında zildin zarar görmesine yol açar. Kolajen ve elastin liflerini hasara uğratarak, genç görünümü uzun vadede kalıcı olarak gölgeler.
Güneş ışığı dünyaya farklı dalga boylarındaki ışınlarla ulaşır. Bu ışınlara belirli bir süreden daha fazla maruz kalmak ise, vücutta zararlar doğurmaya başlayabilir. Cildin nem kaybetmesi, bu zararların başında gelir.
Güneş ışınları nedeniyle nemini kaybeden cilt, kuru, gergin ve mat bir görünüm alır. Bu esnada cilde nem desteği sağlanmazsa, fotoyaşlanma süreci başlar. Nem eksikliği sebebiyle cilt, görünümünü yenilemek için gereken su ihtiyacını karşılayamaz. Bu da kolajen ve elastinin hasar görmesine yol açar. Fotoyaşlanmanın önüne geçilmediği takdirde; Fotoyaşlanmadan korunmak için yapmanız gereken ilk adım, düzenli olarak nemlendirici ve güneş koruyucu krem kullanmaktır. Güneş koruyucuları genellikle sadece yaz aylarında kullanılır. Ancak bu oldukça yanlıştır. Güneş koruyucular, dört mevsim boyunca kullanılmaya devam edilmelidir. Cilt bakım rutinleri hiçbir zaman atlanmamalı, güneş altında uzun süre durulmamalıdır. Cildin su ihtiyacını karşılayabilmek için, gün içinde 2 litre su içmeye özen gösterilmelidir. Nem eksikliği yaşamamak için, kolajen içerikli nemlendirici kremler tercih edilebilir. Şunlara da göz atın;Fotoyaşlanmanın Cilde Etkileri Nelerdir?
Fotoyaşlanmadan Korunma Yolları