Kaç İstanbul var?
Hangi yüzü en çok benim?
Hangi yüzüne hayranım?
Hangi yüzünü göresim yok?
Hangi yüzünü yanındayken bile özlüyorum?
Hangi yüzünü kıskanıp, hangi yüzünü kaybetmekten korkuyorum?
İstanbul'un lezzet durakları her bir köşesini ayrı renklendiriyor. Türkiye'nin ve dünyanın her yerinden göç almış bu şehirde lezzet adına yok yok sanırım. Tabii seçmek, karar vermek de bu yüzden zor. Ben ilk yazıma, İstanbul'un doğduğum, büyüdüğüm, oğluma adını verdiğim, kendimi en ait hissettiğim köşesinden başlamak istiyorum: FATİH.
Tahir Özkorkmaz... Kilisli, aileden kebapçı. Abisi Kapalıçarşı'da Kilisli Ali Usta diye bilinen bir başka müthiş kebapçı. Ali Usta'yı bir başka yazıda anlatırız ama bana mutfakta iyi olmanın genetik mi diye düşündüren ailelerden biri bu ailedir.
Osmanlı döneminde, özellikle XIX. yüzyıl sonlarında rağbette olan "avrat pazarları", ev kadınlarının haftalık ihtiyaçlarını karşıladıkları bugünün semt pazarlarına benzer alışveriş yerleridir. Çevre yerleşim merkezlerinden gelen kadınların getirdikleri sebze, meyve ve hayvancılık ürünleri ile kendi yaptıkları el işlerinin satıldığı bu pazarların benzerlerini halen Anadolu’nun bazı bölgelerinde görmek mümkündür. Bunlar genellikle küçük ilçelerde, köylerden gelen kadınların kurdukları pazarlardır ve alıcıları da kadınlardır. Tarlalarda daha çok kadınların çalıştığı Doğu Karadeniz bölgesinde bu pazarları nadiren erkeklerin kurduğu da görülmektedir.
New York Times’ın belirlediği “Avrupa’daki En Gözde 12 Cadde Listesi”ne girmeyi başarmış Kadınlar Pazarı...
Birbirinden farklı lezzetler deneyimleyebileceğiniz, eviniz için şarküteri alışverişlerinizi güvenle yapabileceğiniz Fatih Kadınlar Pazarı, Bozdoğan Kemeri’nden Zeyrek’e doğru uzanan cadde üzerinde konumlanmıştır. 1908 yılında oluşmaya başlayan Kadınlar Pazarı, 1500 evin yandığı Zeyrek-Çırçır yangını sonrasında yapılan çalışmalarda bir sokak ve bir meydancık olacak şekilde düzenlenmiştir. İsmi geçmişten beri Kadınlar Pazarı olarak anılsa da, aslında bu mekanın şu an bir çarşıya benzediği söylenebilir. Bugün, özellikle Siirtli esnafın bulunduğu Kadınlar Pazarı, İstanbul’un birbirinden farklı lezzetlerle dolu önemli uğrak yerlerinden birini teşkil etmektedir.
Fatih'te birçok şefin yolunun düştüğü, kasaplarıyla meşhur, bence İstanbul’un en baba gastronomik pazarı, Avrat Pazarı/Kadınlar Pazarı içinde: BARAN ET MANGAL.
2013 yılında açılmış, ilk yerinde büyüyerek devam ediyor 11 yıldır. İddia ediyorum, Antep’te kebabın memleketinde bile bu kadar iyi kebabı zor bulursunuz. Bir defa, yıllardır aynı tedarikçiden Balıkesir’den alıyor kuzularını. Öyle her sipariş edene küşleme yok, evet, ama müşteri ayırmaktan değil; Tahir Usta bir kuzuyu tezgaha alınca, bitene kadar o kuzu servis ediliyor. Dolayısıyla gerdanı, kaburgası, yağlı karası derken bir kuzu bitiyor, diğerine geçiliyor. Küşlemede her hayvanda çok az var, o yüzden her zaman herkese yetmiyor. İçerisi her daim çok kalabalık ama hiçbir kez yediğiniz yemeğin kalitesi o kalabalığa rağmen değişmiyor. Baklavalar Antep’ten Koçak Baklava’dan geliyor.
Gelelim ne yiyelim:
Zırh kebabı,
Yağlı kara,
Şaşlık,
Küşleme,
Gerdan,
Ve beni etler kadar mest eden yancı salatalar: Toros salata, cevizli domates salatası, tepsi manda yoğurdu.
Son olarak baklava şöbiyet sevenler için Antep’ten gelen baklava şöbiyeti bir seçenek.
Menüye yeni girmiş kabak tatlısı ve üzerine Antalya’dan getirttikleri tahin de benim için müthiş bir alternatif.