İlk adresimiz büyüdüğüm yer olan Nişantaşı’ndan… Bölge son 30 yıldır gelişmekten başka bir şey yapmıyor malumunuz! Gün olmuyor ki yeni bir mekan açılmasın. Derme çatma yerler de oluyor ama burası en değişken Topağacı’nın gözdelerinden. The Bono…
Genel olarak eski Türk mutfağını modernleştirdiklerini söyleyebilirim. Humus ve kıtır ekmekli kaşık salata ile başlangıç yapabiliriniz. Ardından mutlaka pide sipariş edin, küçük boyutlarda ara sıcak gibi geliyor. Kıymalı ya da peynirli, artık sizin tercihiniz. Ana yemekte lokum yahut beğendi eşliğinde gelen kuzu incik. Her ikisi de tabiri yerindeyse lokum gibi…
Favorimiz ve hikayemiz ‘Gelin Sarması’… Son derece lezzetli bir zeytinyağlı yaprak sarma hayal edin. Yoğurtlu ya da yalnız servis ediyorlar. Öyküsü de var! Geldiği bölgede damat anneleri, bir kavanoza 100 adet sarma sığdıramayan gelini istemezlermiş. Biz de kız almak zor zannedelim; insanlar nelerle uğraşıyor bakın. Şakası bir yana sarma da mekan da tavsiyedir. Bazı günler DJ Natan kabindeyken müzik de dinleyebiliyorsunuz.
Bin yıldır boğazın kıymeti eksilmez İstanbul’da… Ne efsaneleşmiş mekanlar açıldı kapandı, karşı yakayı seyretme keyfi eksilmedi büyük şehir nüfusundan! Sarıyer’den Beşiktaş’a belki yüzlerce dükkan vardır. Fakat her gün binlerce kişiyi ağırlama kapasitesine sahip yerler Kuruçeşme’de konuşlanmıştır.
Uzunca süre alışkanlık yaratmış ‘Reina’ kapandıktan sonra ciddi bir açık olmuştu bölgede… Şimdilerde ise yıldızı parlamaya müsait Oligark yüksek kapasite ile hizmet veriyor. Sıkı bir kalabalığa hitap edecek nadir lokasyonlardan… Malum; İstanbul’da özellikle sahilde ne mekan biter ne de müşterisi! İlla vatandaşa bir seçenek doğar.
Eğlencesine kalamadım ama yemekleri gayet LEZZET’li mekanın… Kendi mutfakları haricinde başka markalı restoranlar da mevcut. Biz suşi tercih ettik. Japon yemekleriyle ünlenmiş bol şubeli rakipleriyle yarışır tatta… Velhasıl Oligark, bölgenin eksiğini kapamak için iyi bir aday olmuş. Afiyet olsun…