Michelin Rehberi, İstanbul seçkilerini törenle açıkladı. İstanbul’un ilk seçkisinde 53 restoran yer alıyor. Seçkide yer alan restoranlardan biri 2, 4 restoran ise 1 Michelin yıldızı aldı. Nicole, 1 Michelin Yıldızı alan restoranlar arasında... Bu büyük başarının ardından Nicole şefi Serkan Aksoy'la konuştuk... İşte Şef Serkan Aksoy'un hisleri ve hikayesi..
Başak ÖNGEL / Lezzet.com.tr Editörü
Açıkça anlatmak gerekirse ödülü aldığımdan beri tam olarak ne hissettiğimi bilmiyorum. Büyük bir heyecan ve çok büyük bir gurur duyuyoruz. Ekibim ve ben çok mutluyuz. Bu ödülün ve başarının üzerine nasıl koyabiliriz diye düşünüyor, planlarımızı yapıyoruz.
Aslında Nicole ile 10 aylık bir serüvenimiz var. Ben ve ekibim çok yeniyiz, ama 20 yıllık bir geçmişim var bu sektörde. Üzerimde çok iyi şeflerin emeği var. Yaptığımız işler daima misafirlerimiz tarafından takdir görüyor. Yurt dışında Michelin ödüllü restoranlar ile kıyaslıyor ve samimi bir şekilde yıldız alabileceğimizi söylüyorlardı. Doğrusunu söylemek gerekirse ben de bekliyordum. Ekibim ve restoran ekibi ile birlikte bunun için ne kadar stresli; uzun çalışma saatlerini göğüslediğimizi söylemeye gerek bile yok.
Mesleki hayatıma babamın ısrarlarına rağmen orta öğrenimden sonra okumayı bırakarak ve mesleğe yönelerek başladım. Bilirsiniz okulda daima sorulan soru ‘Büyüyünce ne olacaksın?'dır. Benim cevabım hep ‘aşçı olmak istiyorum’ oldu. Bolu’nun küçük bir köyünde büyüdüm. Ağabeyim de babam da aşçıydı. Kışa doğru köydeki bütün şefler yazlıktan döner; kışları aile ziyaretleri olur ve evde hep aşçılık üzerine konuşulurdu. Ben de o hikayelerin içinde büyüdüm. Bu sebeple bir an önce mesleğe atılmak ve başlamak istedim. O zamanlarda küçük yaşta bu mesleğe atılmak bir sorun oluşturmuyordu.
İlk olarak restoran komisi olarak başladım. Birkaç yıl sonra köydeki büyüklerimin yönlendirmesi ile Bodrum’da bir mutfakta komi olarak çalışmak üzere işe başladım. Geçen birkaç senenin ardından İstanbul’a gelmeye karar verdim. Yine aşçı olan bir yakınımın sayesinde Afacan restoranlarda çalışmaya başladım. Askere gidene kadar çalışma hayatıma orada devam ettim.
Askerden sonra tanıştığım biri sayesinde a la carte restoranlara ilgim arttı. Artık şeflik yapacak duruma gelmişken tekrar komilikten başlayarak a la carte restoranlarda çalışmaya başladım. Yolum Delicatessen ile kesiştikten sonra ‘daha iyi nerede çalışabilirim?’ diye düşünürken karşıma ağabeyim sayesinde Frankie çıktı ve Simos şef ile birlikte çalışmaya başladım.
Bir yılın ardından Simos şef beni Maça kızına; Kyrkos Zisis ile çalışmam için yanına gönderdi. Hep söylerim Kyrkos beni bir yerden alıp başka bir seviyeye çıkaran kişidir. Sonrasında Frankie’ye geri döndüm ve şef olarak devam ettim. Sous şeflik yaptığım dönemlerimde Melih şef (Melih Demirel) ile geçirdim ve ondan da birçok şey öğrendim. Frankie’de şef olduktan sonra şansızlığıma pandemi başladı sadece yaz dönemlerimde Frankie markası ile birlikte Bodrum'da Susona Otel ile Malva markasının şefliğini yaptım. Geçen yaz sonu yollarımız Frankie ile ayrıldıktan sonra yolum Nicole ile kesişti. Tüm hikaye bu:)
Aslında bulunduğumuz bina 1901 yılında içerisinde Fransisken rahibelerinin yaşadığı soerurs Garde Maldes (hastabakıcı hemşireler) apartmanı olarak inşa edilmiş sonrasında bina aslına uygun olarak restore edilmiş. Restoran ismini ise Agne Marthe Nicole adındaki binanın eski sahiplerinden biri olan rahibeden almış. Nicole şu anda geleneksel Türk mutfağını modern teknikler ile ve çağdaş sunumlar ile yorumlayan bir mutfağa sahip.
Şunlara da göz atın;