Kahve insanların keyif aldığı sevilen bir içecektir. Çoğu insan kahveyi anında enerji artışı ve konsantrasyon ve ruh halinin iyileştirilmesi de dahil olmak üzere birkaç başka nedenden dolayı içer. Kahvedeki kafein içeriği sayesinde, uyanıklığı iyileştirmek ve yorgunluğu azaltmak için merkezi sinir sistemini uyarır. Kahve ayrıca antioksidanlar açısından zengindir ve kalp hastalığı ve diyabet riskini düşürmek gibi birkaç başka sağlık yararı sunar. Ancak, genellikle susuzlukla ilişkilendirilir.
Bilmeyenler için diüretikler, vücuttaki fazla suyun, tuzların, zehirlerin ve üre gibi birikmiş metabolik ürünlerin atılmasını sağlar. İnsanlar kahveyi kafein içeriği için sevseler de, böbrekler üzerinde diüretik bir etkiye sahip olduğunu pek bilmezler. Bir araştırmaya göre, bu özellikle büyük miktarlarda tüketildiğinde geçerlidir. Kahve doğal bir diüretik görevi görür ve idrar üretimini ve atılımını artırır. Bu etki, esas olarak böbrekleri idrara daha fazla sodyum ve su salmaya teşvik eden kafeinden kaynaklanır.
Kahvenin kendisi sizi susuz bırakmaz. Bu nedenle, esas olarak kafein tüketiminin miktarı göz önünde tutulmalıdır. Çünkü kahve idrar söktürücü bir etkiye sahiptir, bu da idrar üretimini artırır ve su kaybına yol açabilir. Bu nedenle bazı insanlar kahve gibi kafeinli içeceklerin susuzluğa neden olabileceğinden endişe ediyor.
Bu diüretik etki geçici sıvı kaybına yol açabilse de, orta düzeyde kahve tüketimi genellikle önemli bir dehidratasyona yol açmaz. Aslında, kahve %98'den fazla sudan oluşur ve düzenli olarak içerseniz, vücudunuz zamanla kafeine karşı tolerans geliştirir ve diüretik etkileri deneyimleme olasılığınız azalır. Ancak, aşırı miktarda kahve veya diğer kafeinli içecekler içmenin dehidratasyon riskini artırabileceğini unutmayın. Bu aşamada dikkat etmeniz gereken bir diğer nokta ise, kahve tüketiminin yanı sıra gün içinde 2 litre su içtiğinizden emin olmanızdır. Bu sayede susuzluk riskini en aza indirebilirsiniz.
Şunlara da göz atın;