Osmanlı’da Ramazan ayının ritüelleri diğer Müslüman ülkelerinden farklı bir şekilde içinde Türk kültürünün farklılıklarını da kapsayarak yaşanırdı. Bütün halkın ramazan ayına özel bir hayat tarzı olurdu. Gündüzleri sokaklar genel olarak sakin geçerken iftar saatine doğru sokaklar dolup taşmaya başlardı. İftar ve sahur arasında sokaklar kalabalık etkinliklerin çoğunlukta olduğu, geceyle gündüz yer değiştirmiş gibi bayram havasında geçerdi. Zenginlerin ve Saray mutfağının kapıları herkese açık olur, gelen misafirleri geri çevirmeden konuk edip güzelce ağırlarlardı. “Diş kirası” denen hediyeleri gelen kişilere hediye olarak dağıtırlardı. Oruç ibadeti, Türk kültürü ile birleşince insanların zorlanmadan eğlenerek yaşadığı bir ay olarak geçerdi. Sarayda Ramazan ayına özel sofralar ve menüler ayarlanır gelen konuklara sadece yemek değil sosyal ve kültürel yönden bilgiler verilir, halkın birbiri ile kaynaşması sağlanırdı.
Ramazan ayının gelmesiyle beraber ekmek konusunda çok titiz davranılırdı, unun kaliteli, beyaz ve pişkin olması istenirdi. Ramazan ayı başlamadan önce ekmekler hazırlanır saray tarafından kontrol edilir ve beğenilirse üretimine izin verilirdi.
Ramazan ayı başlamadan bir hafta öncesi yemek listesi hazırlanır yağ, un gibi temel gıdalar kilolarca alınıp kilere kaldırılırdı. Ramazan sofralarına konulan yemekler en kaliteli ürünlerden seçilirdi. Şerbetler reçeller gibi tatlılarda hazırlanırdı. Aylar öncesinden turşular hazırlanır Ramazan sofrasında yerini alırdı. Belirli bölgelerin insanları tariflerini paylaşarak zengin menüler çıkartılırdı.
Sahurda besin değeri olarak zengin ve tok tutacak yemekler yenirdi. İftar iki aşamalı yapılırdı. İlk aşamada zemzem ve hurma ile oruç açılıp kahvaltılık olarak isimlendirdiğimiz ürünler tüketilir ikinci aşamada daha çok etli ana yemekler ve börek tüketilirdi. En sonda tatlılar gelirdi. Daha çok güllaç ve baklava tüketilirdi. Yemek sonu da genel olarak Türk kahvesi veya mevsiminde hazırlanmış şerbetler ile bitirirlerdi.
Günümüzde bu mirası büyük oranda korumaya özen göstererek Dünyanın en büyük üç mutfağından biri olan Türk mutfağını paylaşmaya devam etmekteyiz.
Altınbaş Üniversitesi Gastronomi Bölümü Öğr. Gör. Gökhan Taşpınar
Şunlara da göz atın;